İçeriğe geç

Kızıldere köyü Alevi mi ?

Kızıldere Köyü Alevi mi? Kimlik, İnanç ve Varlık Üzerine Felsefi Bir Düşünme Denemesi

Bir Filozofun Penceresinden: Kimliğin Rengi, İnancın Sessizliği

Bir filozofun ilk sorusu her zaman “ne” değil, “nasıl” olur. Kızıldere köyü Alevi mi? sorusu da tam olarak bu yüzden bir kimlik sorusu değil, bir varlık ve anlam sorusudur. Çünkü bir yerin Alevi olup olmaması, yalnızca demografik bir bilgi değildir; etik bir duruşu, ontolojik bir kökü ve epistemolojik bir sorgulamayı içerir.

Bir köyün kimliği, orada yaşayan insanların inanç biçimlerinden çok, o inancın yaşama biçimlerine nasıl yansıdığıyla ilgilidir. Dolayısıyla mesele, “Kızıldere’de kimler yaşıyor?” değil; “Kızıldere neyi yaşıyor, neyi hatırlıyor, neye inanıyor?” sorusudur.

Etik Perspektif: İnancın Ahlaki Boyutu

Etik, yalnızca doğru ve yanlışı değil, aynı zamanda bir topluluğun birlikte yaşama biçimini de belirler. Alevilik, tarih boyunca adalet, paylaşım ve eşitlik üzerine kurulmuş bir etik sistem taşır. Eğer bir köy bu değerlerle nefes alıyorsa, orada etik olarak bir Alevi kültürü var demektir.

Kızıldere adının bile, “kırmızı” tonuyla adaletin, direnişin ve insana saygının simgesini taşıdığı düşünülebilir. Etik düzlemde bu, bir inançtan çok bir duruşu temsil eder: zulme karşı dik durmak, hakikatin yanında yer almak.

Ancak burada tehlikeli bir soru belirir: Bir köyün etik duruşu, oradaki bireylerin inanç sisteminden mi doğar, yoksa inanç, etik bir yaşamın sonucu olarak mı şekillenir?

Bu soru, etik özcülük ile etik inşacılık arasındaki kadim tartışmayı Kızıldere üzerinden yeniden gündeme getirir.

Epistemoloji: Bilginin Kaynağı, İnancın Bilgisi

“Bir köy Alevi midir?” demek, aslında “biz bu bilgiyi nereden biliyoruz?” demektir. Epistemolojik olarak bakıldığında, inanç kimliklerinin bilgisi gözlem, aktarım ve tanıklık üzerinden şekillenir.

Kızıldere, Türkiye’nin toplumsal belleğinde yalnızca coğrafi bir yer değil, aynı zamanda tarihsel bir simgedir. 1972’de yaşanan olaylar, köyün ismini politik hafızaya kazımıştır. Ancak felsefi düzlemde sormak gerekir: Bir yerin tarihsel bir olayla anılması, onun inanç kimliğini tanımlar mı?

Epistemolojik açıdan bu, bilginin sınırlarını sorgulamaktır. Duyduğumuz, öğrendiğimiz, aktarılan her bilgi, bir yorumla birlikte gelir. Belki de Kızıldere’nin “Alevi” olarak anılması, toplumsal hafızanın adaletle, başkaldırıyla ve eşitlikle özdeşleştirdiği bir anlamın ürünüdür — tıpkı Aleviliğin tarih boyunca temsil ettiği idealler gibi.

Ama o zaman şu soruyu sormak gerekir: Bilgi mi kimliği üretir, yoksa kimlik mi bilgiyi şekillendirir?

Ontoloji: Varlığın Kökü, İnancın Dokusunda Kimlik

Ontoloji, varlığın “ne” olduğunu değil, “nasıl var olduğunu” anlamaya çalışır. Kızıldere’nin ontolojik kimliği, bir tabelaya ya da resmi sınıflamaya indirgenemez. O kimlik, insanların ritüellerinde, tarlalarda yankılanan türkülerde, cemlerdeki sessizlikte, belki de bir yarenin gözlerindeki ışıkta yaşar.

Bir köyün “Alevi olması”, varlığını Alevi ilkeleriyle anlamlandırması anlamına gelir: eşitlik, rıza, hak, insan sevgisi ve doğayla bütünlük. Eğer Kızıldere’de bu değerler bir yaşam biçimi hâline geldiyse, o zaman bu köy, resmi tanımların ötesinde bir varlık kazanmıştır.

Ontolojik olarak bakıldığında, Alevilik bir kimlikten çok bir varoluş tavrıdır. Bu tavır, ne sadece bir inanç sistemine ne de bir coğrafyaya hapsedilebilir.

Felsefi Denge: Tanımlamak mı, Anlamak mı?

Bir filozofun görevi, tanımlamak değil, anlamaktır. “Kızıldere köyü Alevi mi?” sorusu, cevabı değil düşünmeyi gerektirir. Çünkü bu soru, bizi sınıflandırmaya değil, anlamaya davet eder.

Belki de köy, Aleviliğin sembolizmini taşır ama aynı zamanda onu aşar. Çünkü insan toplulukları, inanç kalıplarından çok daha geniş bir kültürel bütünlüğe sahiptir.

Sonuç: Kızıldere’nin Sessiz Felsefesi

Kızıldere, bir yer olmanın ötesinde, bir düşünme alanıdır. Etik olarak adaleti, epistemolojik olarak bilgiyi, ontolojik olarak varoluşu hatırlatır.

Bir köyün Alevi olup olmaması değil, o köyün nasıl yaşadığı, nasıl hatırladığı ve nasıl dayanıştığı önemlidir. Çünkü inanç, sadece kimlikle değil, varoluşun anlamıyla ilgilidir.

Peki, sizce bir yerin kimliğini belirleyen nedir?

İnanç mı, tarih mi, yoksa orada yaşayan insanların birlikte kurduğu anlam mı?

Belki de Kızıldere’nin asıl felsefi cevabı, bu soruları sormaya devam etmemizdedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
https://piabellaguncel.com/splash